Kemal Albayrak
Yazar Eposta
kalbayrak06@gmail.com
Yönetimde davranış bozukluğu olur mu?
01.07.2024
Şu hale bakar mısınız? 15 Temmuz öncesi, tüm müesseseler, F. Gülen konusunda, Cumhurbaşkanı, başbakanlar, iktidar, muhalefet siyasetçiler, bakanlar, bürokratlar, iş camiası, sivil kuruluşlar, yerel yöneticiler, basın ve her statüde olanlar, yönetilenler, ön yargılılar hariç bu alandaki icraatları, müesseseleri, içte ve dıştaki okulları koruyarak, içte ve dışta övgü ile andılar.
Dış ülkelere resmi yazılarla, referans oldular. Üstelik, devletin üst yönetiminin çocukları, tercihlerinde, buralara gönderildi. Eğitim, dersane, banka ve çok faaliyete. Berat’lar, Bilal’ler, Çiçek’ler, Çoşkun’lar, Arınç’lar, Aksu’lar, Kurtulmuş’lar, hemen hemen çoğunluk buraları tercih ettiler. Acaba akılları bu dönemlerde rüşt haline gelmemiş miydi? Akıl çapları düşüncelerde farklı mıydı? 15 Temmuz sonrası ne değişti de desteklediğiniz bu alanlar terör sınıfına girdi. Eğer bir tehlike var da göremediyseniz, hepiniz suçlusunuz. Görüp de tedbir almadıysanız, daha çok suçlusunuz. Gariban öğretmen, kursiyerler, çaycısı, öğrencisi, buraya az da olsa ilgi duyanlar suçlu ve terörist oluyor. Sizlere gelince, makam güçlüleri suçsuz öyle mi? Bu gerçekten yönetim tarihine bir leke olarak geçecektir, suçla anılacaktır. Devlet imkanları, güçle, kendi vatandaşına tuzak kuran, toptan imha eden bir yaptırım, adaletsizlik bir gün sizleri de çarpmayacağının garantisi var mı?
Burada amacım suçlu, suçsuz tayin etmek değil, taraf olmak hiç değil. Siyasetçi, suçlu, suçsuz tayin etmez, bunu, bağımsız yargı belirler. Bugün ülke öyle bir hale geldi ki, rejimin yönü ile herkes yargıç, yönetici, savcı, gazeteci rolünde. İnceleme, araştırma, mahkeme tutanakları, savunmalar, incelenerek, konuşulsa belki inandırıcı olabilir. Uğur Mumcu, “İnsan bilmediğinin düşmanı” derdi. Siyaset, ahlaklı çözüm üretir, sorun yaratmaz. Adalet devletinin olması, iki yüzlülükten kaçınılması önemlidir. Bugün, benzer din ve ideolojik amaçlı benzer yapılanmalar da kontrolsüz faaliyette bulunuyor. Acaba onlarda mı benzer uygulamalar için sırasını mı bekliyor?
Adaletin olmadığı her yerde ahlaksızlık üretilir. Bugün ülkede terörle anılan bu cemaat, Avrupa’da, ABD de, İngiltere’de, Güney Kore’de, Irak’ta ve çok yerde faaliyet sürerken buralarda terör listesine niçin alınmıyor? Bunu yetkililerin açıklaması gerekmez mi? Akıl, bilim, hukuk, demokrasi ve ahlak, hak ve özgürlükleri korur, uyarır, mali ve her alanda denetim yapar, adaletle yönetimi sağlar. Nasıl bir anlayış ki teşvik eden cenneti yaşıyor, devletine güvenip, müesseselerinde işlem yapan, cehennemi yaşıyor. Bu eğer adaletle işleme tabi tutulmuyorsa, kin, nefret, düşmanlık üretir.
Islah müessesesi niçin düşünülmez acaba. Bu planlar, oyunlar kime yarıyor. Sanatçılar, sporcular, yazarlar, düşünürler, sermaye sahipleri ve daha çokları bir devrin kahramanları olurken, filmin sonunda hain mi oluyor? Ozan Arif rahmetlinin dediği gibi, kimini toprağa, kimini zindana, kimini de sürgüne göndermek bizim coğrafyanın kaderi mi?
İletişim kanalları bile rejim korkusuyla mahallecilikten kurtulamıyor ki! Başına felaket gelen feryat ediyor. Din ve ideoloji, yönetim alanları, soygunların ve adaletsizliklerin örtüsü haline geldi. Mısırlı Nobel ödülü alan Necip Mahfuz, ‘ahlak’ı tarif ederken, “Hayatın kişiyi içine soktuğu, durumlar karşısında, tavırlarımızı kapsayan bir olgu olarak vücud bulur” diyor. Sınanmadığı günahın masumu olmuyor insan. Midak Sokağı romanında hayatın zorluklarını ve zıtlıklarını, insanların iki yüzlü davranmalarını, değer yargılarını, işin içine para ve şöhret girdiğinde nasıl değiştiklerini, sadece kendi çıkarlarını düşündüklerini anlatır. Vesayetin iktidarı, hür aklı yok eder. Barışta ter dökmeyen, savaşta, kin, nefret ve düşmanlık üretir. Ülkeye, millete faydası olmaz. Yönetim, geleneklerle, keyfilikle değil, ilimle , adaletle olur. Nazım Hikmet’in dediği gibi yoksa; sıkıntılardan kurtulamayız, “Çocukluğumuz sokaklarda, Mutluluğumuz, kursağımızda, Sevdiklerimiz, uzaklarda Gülüşlerimiz, fotoğraflarda kalır”