Bir Eylem Tok ve Timur Cihantimur hikayesi: Yağmurdan kaçarken doluya tutulanlar
23.06.2024
Eylem Tok ve Türk yargısından kaçırdığı 17 yaşındaki oğlu Timur Cihantimur’un ABD’de yakalanıp hapse atılması ve devamında yargılama süreçleri ilgiyle takip ediliyor. Aylardır Türkiye gündemini aylardır dolduran bu kaçış hikayesi, geçtiğimiz hafta farklı bir evreye geçti. Tok, ‘hükümlü’ yazan turuncu bir tulumla mahkemeye çıkarıldı. “Bir katil annesi olmak nasıl bir duygu?” diye seslenen bir kişiye “Allah-u ekber” diye cevap verdi. Oğlu Timur’un durumu ise daha zor. Connecticut eyaletindeki çocuk ıslahevine konulan Timur Cihantimur, koşulların ağır olduğundan, tuvalet temizlettirildiği, bulaşık yıkatıldığı, ot yoldurulduğundan şikayetçi. Ayrıca nemlendirici krem de bulamamaktan yakınıyor. Yani görünen o ki, kaçarak adaletten kurtulacağını sananlar kendi ülkelerinden daha beter koşulların içine düştü.
Eylem Tok isimli kadın, ehliyetsiz kullandığı araçla aşırı hız yaparak bir çocuk babası Murat Aci’ye çarpıp ölümüne ve 4 kişinin de yaralanmasına neden olan oğlunu kaçırmayıp, Türkiye’de yargıya teslim etseydi olay kendileri açısından bu kadar dramatik bir boyuta evrilmeyecekti.
Öncelikle kamu vicdanında bu derece ‘nefret’ objesi olmayacaklardı. Zaman zaman empati yapılabilecek noktalar bulunacaktı. Ama anne ve oğul sadece kaçmakla kalmayıp üstüne yaralıların telefonunu kaza yerinden alarak yardım çağırmayı engellemeleri, kamuoyunda büyük infiale neden oldu. İşte hem yargıdan kaçış hem de yaralıları vicdansızca ölüme terk etme hikayesinin sonu umulmadık şekilde sonuçlandı. Yani kaçanlar açısından…
Eğer Türkiye’de kalıp yaralılara yardım edip, ölen Murat Aci’nin ailesinin acısını paylaşıp ‘insani’ ve ‘hukuki’ bir duruş sergileseler bugün “suçluyu korumak” suçundan ABD’de hapiste olan Eylem Tok hiç tutuklanmayacaktı. Bugün "kasıtsız adam öldürme ve yaralama" suçlarından tutuklu Timur Cihantimur ise yine “bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya sebebiyet vermek” suçundan tutuklanacaktı.
Maltepe Çocuk ve Gençlik Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na konulması muhtemeldi. Ama sadece kendi yemek yediği kapları yıkayacak, tuvalet temizliği de ortaklaşa olacaktı. Belki hiç yapamayacaktı. Hapishane kantininden istediği her şeyi alabilecekti. Nemlendirici krem dahil. Hatta güneş kremi de alabilirdi. ‘Çocuk’ olduğu için muhtemel ki ayları bulan bir tutukluluk yaşayacaktı ancak hükümle birlikte salıverilecekti. Ayrıca kamuoyunda bu kadar tanımadığı ve infiale sebep olmadığı için en fazla 6 aylık bir süreçte normal yaşantısına dönmüş olacaktı.
Kaçmaları ve kaçarken de yaralı insanların telefonunu almaları özellikle anne Eylem Tok’u, hukuki yorumun daha da ötesinde toplum nezdinde korkunç bir figüre dönüştürdü. Sadece oğlunu kaçıran bir ‘anne’ değil aynı zamanda yaralıları bencilce, vicdansızca, hukukun ve insanlığın dışına çıkarak ölüme terk eden bir figür.
Timur Cihantimur’un ehliyetsiz kullandığı araçla, (uyuşturucu ve alkol de olduğu iddia ediliyor) ölüme sebep oldu. Hukuken suçlu ve cezasını çekmeye de başladı. Ancak gelinen noktada bu kaçış hikayesine baktığımızda aslında ailenin yani anne babanın asıl suçlu olduğunu da anlayabiliyoruz. Ölümlü bir kaza sonrası süreci böylesine kötü yöneten bir aile, çocuğunu ne kadar iyi yetiştirmiş olabilir? Çocuğun bu sorumsuzluğunda ailesinin payı ne kadar? Hepsi tartışmaya değer. Öte yandan baba figürü yani Bülent Cihantimur burada hep gözden kaçıyor. Anne ‘şeytan’ haline getirilmişken baba hep gözlerden uzakta. Oysa çocuğu kaçıran anne olsa bile bunun tüm lojistik desteği babadan.
Son olarak VOA’nın haberine göre, Eylem Tok ve Timur Cihantimur'un avukatları, kefaletle serbest bırakılmaları için Türkiye’de babasına ait 2 milyon dolar değerindeki bir gayrimenkulü teminat olarak göstermeye hazır olduklarını ifade etti. Yani baba Bülent Cihantimur’a ait bir gayrimenkulü. Amerikan yargısı ne karar verecek önümüzdeki günlerde göreceğiz. Ancak şunu ifade edebiliriz ki hem kaçmaları hem de kaçarken ki o insanlık dışı davranış, hayatları boyunca peşlerini bırakmayacak. İbretlik bir hikaye olarak anılacak.