15 Temmuz hükümlüsü Kursiyer Teğmenin annesi Sevinç Çakır: Ben kendimi devletime ait hissediyorum, devletimden adalet istiyorum
15.07.2024
KÜRSÜ ÖZEL RÖPORTAJ
15 Temmuz sonrası süreçte ülkedeki yükselen en büyük duygu ‘adaletsizlik’ oldu. Mahkemede sanık yapılanlar ‘adalet’ istedi. Şikayetçi olanlar adalet istedi. Aileler adalet istedi. Bu talepler doğrultusunda ‘adalet’ geleceğine tam aksine ülke adaletten daha da uzaklaştı. Öyle ki gün geldi ‘adalet’ için nöbete başlandı… 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edilen kursiyer teğmen Murat Çakır’ın annesi Sevinç Çakır’ın (55) da onlardan biri. Sevinç Çakır, 1 Nisan’dan beri Adalet Bakanlığı önünde ‘Adalet Nöbeti’ tutuyor. Sessiz duruşuyla sesini duyurmaya sesini duyurmaya çalışıyor.
Sevinç Çakır ile, 95’inci nöbetine giderken telefonda görüştük. Bir otobüs durağında Adalet Bakanlığı’nın olduğu yere gidecek belediye otobüsünün gelmesini bekliyordu. Tam 1 saat süren yolculuktan sonra Adalet Bakanlığı önüne vardı. Ve bakanlığın önünde yaşadıklarını anlattı. 8 yıl olmuştu ve o artık derdini ezberlediği gibi kelimeleri de ezbere biliyordu.
Artık oğlunun derdi ile o kadar doluydu ki, konuşmaya başladığı anda hemen ardı ardına oğlunun durumunu anlatıyor:
-Çok bir şey bilen biri değilim…
Oğlumun dosyasına da hakim değilim… Çok karmaşık. Ama oğlum sadece kursiyer teğmendi. Eğitim sürecini geçirirken 15 Temmuz darbe girişimi oldu.
Askeri öğrenciler 14 yaşında liseyi de asker olarak okur fakat benim oğlum 18 yaşına kadar liseyi Anadolu lisesinde okudu. Liseden sonra askeri okula geçti. Bildiğim kadarıyla darbe teşebbüsünün olduğu gün rutin işleri yaptıktan sonra saat 17:00 sıralarında görev yaptığı Filo Komutanı kursiyer pilot subayları toplayarak terörle mücadele harekâtı olacağını bu kapsamda bilgi sızmaması için herkesin cep telefonlarının toplanacağını söylemiş ve cep telefonlarını toplatmış. Daha sonra kendilerine, büyük bir harekât olacağı ve dolayısıyla kışlanın emniyetinin sağlanması gerektiği belirtilerek kışlanın değişik yerlerinde emniyet maksatlı görevlendirmeler yapılmış. Bu görevlendirmeler kapsamında Murat’ım da diğer kursiyerler gibi kendisine verilen görev bölgesine gitmiş. Gece yarısına yakın bir saatte Hava Kuvvetleri Komutanı (Org. Abidin Ünal) sivil takım elbiseli olarak bir araçtan indiğini ve kendilerine “Nasılsınız gençler?” veya benzeri bir selamlamada bulunur gibi yapmış, kursiyer teğmenler de “Sağolun Komutanım” şeklinde komutanlarının selamlamasına karşılık vermişler.
Gece 2’ye kadar tatbikat yaptığını sanıyor, ne olduğunun farkında değil. Sonra arabasıyla eve gelirken radyodan duymuş olayı. Sonra eve geldi. Biz normal hayatımıza devam ettik. 12 gün sonra çağırdılar. Biz, işe çağırıyorlar sandık. Tutuklamak için çağırmışlar.
“O çocuklar kimseye zarar vermedi, Biz yıllardır suçlu ile suçsuzun ayrılmasını bekledik, onlar büyük komutanları gibi yargılandı”
O çocuklar, kursiyer teğmenler o gece evlerine geldiler. Kimseye zarar vermediler. O gece ne uçuş yapmışlar ne silah kullanmışlar ne de suç olacak herhangi bir eylem yapmışlar.... Sadece ve sadece olanlardan habersiz olarak filo komutanı tarafından görev verilen yerde beklemişler. Devlete karşı gelmediler. Biz o günlerde ve sonrasında çocuklarımızın ‘tanık’ olduğunu düşündük hep. Bu süreçte suçlu suçsuz ayrılsın diye bekledik hep. Her mahkemede bunun olacağına inandık. Ama sonra bir baktık ki kursiyer teğmen çocuklarımız, büyük komutanları gibi yargılandı. Hiçbir aşamada ne mahkemede ne istinafta ne de Yargıtay’da hukuk var. Hiçbir yerde hak hukuk yok. Her aşamada bir üst mahkeme düzeltir diye bekledik. Sonra baktık ki bizim çocuklarımızın ağırlaştırılmış müebbet hapsi onandı. AYM’ye kadar gittik çözüm yok.
3 devre bu çocuklar, 2012, 2013 ve 2014. Daha kursiyerler, atanmamışlar, kimseye emir veremezler. Yaptıkları ‘sen nöbet tut, sen çay demle’ o kadar.
12 gün evde normal hayatımıza devam ettik
Gece de eve geldi zaten arabayla. Köydeydik. Sabah namazına kalkmıştım, geldi. Çocuk bana “bir şey görmedim” dedi. Her gün Akıncı üssündeki amirlerine evde olduğuna dair telefonla bilgi verdi. 12 gün sonra birliğe çağırdılar. Ben işe çağırdıklarını sandım. Halbuki gözaltına almışlar. 12 gün boyunca ters kelepçe ile tutup sonra tutuklandı.
Şu an nerede tutuluyor?
6 ayıl Ankara’daki tutukluluktan sonra Diyarbakır Yüksek Güvenlikli hapishaneye sevk edildi. Gitmek de zor oluyor. Engelli kızım Merve’yi de senede 2-3 kez götürebiliyorum. Merve her şeyi anlıyor ama konuşmakta zorlanıyor..
“Ben bir şey öğrenmeye çalışırken yıllar geçti…”
Bu süreçte siz bir şeyler yapabildiniz mi oğlunuz için?
Kızım Merve yüzde 98 engelli. Yani hayatım zorluk dolu. Anadolu yerelde yaşayan biri olarak, öyle çok şey bilen biri değilim. Ben bir şeyi öğreninceye kadar epey zaman geçti. 15 Temmuz sonrası devlet üstten yüklendi, altta kaldık ezildikçe ezildik. Toparlanmak 2-3 yılı aldı. Öyle hemen derdini anlatacak bir durumun olmuyor. Toparlandıktan sonra siyasi partilere derdimi anlatmaya çalıştım.
“Muhalefet de iktidarla aynı dili kullandı, kimseye derdimizi anlatamadık, o kadar yalnızsın ki…”
Muhalefet de iktidarla aynı dili kullandı. Basın da muhalefet de iktidarla aynı dile buluştu. Sonra biz muhalif partilere bunun böyle olmadığını anlatmaya çalıştık. Bilim Adalet Vicdan derneğini kurduk Yarbay Mehmet Alkan ile. Orada çalışmalar yaptık. İnsanlar bu süreçte korkutuldu, sindirildi. Dernekte de başarılı olamadık. Birkaç aile bir araya gelince örgüt oluyorsun hemen. Korkuyorlar yani bir araya gelmekten. İşte böyle, derdinle debeleniyorsun. O kadar yalnızsın ki, sonra da eline oğlunun dosyasını alıp herkese anlatmaya başlıyorsun.
“Oğlum orada yatarken artık bir şeyler yapmam gerektiğini düşündüm”
Adalet Nöbetine nasıl karar verdiniz?
Oğlum orada yatarken artık bir şeyler yapmam gerektiğini düşündüm. Oğluma söyledim. Başta dedi ki “ Anne, adaletsizlik o kadar büyük ki, sen bunu yapsan kendini yıpratırsın. Zaten yıllardır engelli çocuğa bakmaktan yoruldun bir de böyle yıpratma kendini “ dedi. Ben de “Hiçbir şey yapmamaktan iyidir. Sen beni bırak istediğimi yapayım” dedim. Özgür irademe bıraktı, ben de başladım. Kimseye sormadım kimsenin fikrini almadım.
“Her yaz köye giderdim bu yaz gitmedim”
Normalde her yaz köye giderim bu yaz gitmedim, köyde tarlamız bahçemiz var. Her yaz sebze yetiştiririm, kışlık hazırlarım. Bu kadar haksızlık yapılırken, oğlum içerde yatarken ‘kim yiyecek bunları’ diye düşündüm, bu sene köye gitmedim. Eşim de zaten yaşlı, hastalıkları var.
“Özgür Özel’in anneleri ayırması vicdanımı yaraladı, adalet konusunda samimi değil”
En son CHP lideri Özgür Özel’in arkasından seslenirken kameralara yansıdınız. Muhalefet lideri, Emine Şenyaşar’ı ziyaret ederken size dönüp bakmadıklarında ne düşündünüz?
Anneleri ayırmaları vicdanımı yaralıyor. Ayşe Ateş’e gitmesi, Emine Şenyaşar’a gelmesi ama beni ezip geçmesi… Zaten bize de iktidar diliyle konuşması, adalet konusunda samimi olmadığını gösteriyor.
Keşke buraya gelmişken bir merhaba deseydi. “Sen ne istiyorsun, niye burada bekliyorsun” diye sorsaydı. Arkasından çığlık attım, sesimi duyurmaya çalıştım. Sezgin(Tanrıkulu) Bey beni susturdu, sorununuzu biliyoruz, tekrar geleceğiz, dedi. Halbuki ilk geldiğinde ‘sizi de dinleyeceğiz Emine Şenyaşar’dan sonra’ diye söz vermişti. Günde 5-6 kişi gelir buraya, bana dua eder.
“Ülkeme o kadar aidiyet hissediyorum ki bağırmak istemiyorum”
Ülkeme o kadar büyük bir aidiyet hissediyorum ki ben, bağırmak istemiyorum. Derdimi duyurmak istiyorum sadece. Adalet Bakanlığı’nın karşısında sessiz sedasız barışçıl eylem yapıyorum. Kimse birbirin yemesin. Ben bir tarafın tarafı değilim.
“Gelmek isteyen çok ama yol paraları yok, bitti insanlar”
Yanıma arkadaşlar gelirse olur. Ben bu derde yalnız düşmedim ki mücadeleyi yalnız yapayım. Gelmek isteyen çok ama yol paraları yok ailelerin. Sağlıkları kötüleşen, vefat edenler oldu. Ya baba öldü ya anne…Yıllar bizi de bitirdi. Her şeyi bitirdi. Sağlığımızı bitirdi. Maddi sorunlar baş gösterdi.
“Artık hafta sonları gelemeyeceğim, engelli kızımla ilgilenmem gerek”
Aslında ben de ev hanımıyım. Ev temizliği, yemek yapıyorum. Kızımın öz bakımını gerçekleştiriyorum. Kızım yüzde 98 engelli. Şimdi komşularıma bırakıp geldim. Artık hafta sonları nöbete gelemeyeceğim. Merve ile ilgilenmem lazım. Babası bakıyor ben buradayken. O yoksa komşular bakıyor. Ama daha çok ilgilenmem gerek. Kendime ayıracak hiç vaktim yok.
“Siz ne kadar adaletsizlik yaparsanız yapın, bu memleket benim. Oğlumu alana kadar buradayım”
Adalet nöbetiniz başarıya ulaşır mı, ümitli misiniz?
Duyarsız, adalet çığlıklarına kulaklarını tıkamış bir iktidardan adalet bekliyoruz. Siz ne kadar adaletsizlik yaparsanız yapın, bu memleket benim. Oğlumu alana kadar buradayım. Can Atalay’ın durumu var malum. Gençlerin başlarına gelenler var. Emine anne (Şenyaşar) var burada, 6 yıldır nöbet tutuyor.
Adalete erişmek o kadar zor ki… Adalet gelir mi gelmez mi göreceğiz. Sadece bu meydan boş değil. Haksızlık yaptılar, adaletsizlik yaptılar, ben çocuğumu ‘Allah işini rast getirsin’ diyerek gönderdim.
Koca meclis bir rapor sunamamış bana darbeyi sormayın.
Bana darbeyi soran oluyor. Koca Meclis bir rapor sunamamış bana darbeyi sormayın. Meclis çıkarsaydı, ben de raporu okusaydım.
Bana “Niye AKP’nin önüne gidip nöbet tutmuyorsun” diyorlar. Herhangi bir partiden değil ben devletimden adalet bekliyorum. Devletimin bakanlığı önünde bekliyorum.
“Bizi vatanımızın içinde vatansız bıraktılar”
Hiç hayal etmezdim böyle şeyler yaşayabileceğimi, aklımın ucundan geçmezdi. Bizi vatanımızın içinde vatansız bıraktılar. Vatansız muamelesi yaptılar. Kabul etmiyorum. Çocuğum orada yatarken ben evde oturmayacağım.