23.05.2024

• Fitne uykudadır, onu uyandırana Allah lanet etsin. (Aclûnî)

• Fitne ateşini yakan, içinde kendi de yanar. (Firuz bin Yezdicerd)

• Fitne çıkarmak, adam öldürmekten daha kötüdür. (Bakara/191)

​

​Yukarıdaki alıntılardan anlıyoruz ki, toplumları ifsat eden tefrika ve fitnedir. Fitne, insanın akıl ve kalbini doğrudan doğruya hak ve hakikatten saptırmak için kullanılır. Yani fitne ve tefrika azdırmak için, karışıklık çıkarmak için, ara bozmak için, dedikodu üretmek, ihtilaflar çıkarmak için kullanılmaktadır.

​Fitne ve tefrikanın en çok kullanıldığı alan siyasi arenadır. Bunları da fikri olgunluğa ulaşamayanlar, inancı bozuk olanlar kullanmaktadır. Bu gibiler toplumları ifsat edebilmek için bukalemun gibi her renge girerler. Zira bu gibi insanlar nefislerinin esiri olarak yaşarlar. Her konuda ürettikleri fitne ve tefrika sonucu sadece kendilerini değil, toplumları da zarara sokarlar.

​Onun için Allah buyuruyor ki; “ (Öyle) bir fitneden sakının ki, aranızdan yalnız haksızlık edenlere erişmekle kalmaz (hepinizi eritir.) Bilin ki Allah’ın azabı çetindir.” (Enfal/25) Onun için kul olarak insanlar her konuda fitne ve tefrikadan uzak durmalıdır.

​Denir ki; “Ey insanlar! İçinizdeki sefil kimselerin kötülüklerine mani olun.” Yani fitne çıkarmayın, fitnekârlara iltifat etmeyin, usandırmayın, korkutmayın. Siyasi menfaat elde edebilmek için fitne çıkararak, hareket etmeyin. Zira fitne sonucu elde edilecek menfaatler, makamlar eninde sonunda insanı rezil eder. Nitekim; “Fitne çıkarmak, adam öldürmekten daha kötüdür.” (Bakara/191) buyruğu açıktır. Fitne sonucunda karmaşa zuhur eder, ülkelerde kaos oluşur. Çünkü fitne ve tefrika kin oluşturur, insanlar arasında mücadele başlar, toplumlar da yorgun düşer.

​İnsanlar kendilerini fitneden ve tefrikadan kurtarabilmek için gözüne, diline, kalbine ve nefsin arzularına dikkat etmelidir. Yani gözü ile harama bakmamalı, diline hâkim olmalı, gelişigüzel konuşmamalı, konuştuğu zaman da doğru konuşmalı, yalandan uzak durmalıdır. Nefsin hevâsına uymamalı, sadece ve sadece hakkı haykırmalıdır. Gayrı meşru olan her şeyden uzak durmalıdır.    

​Müslüman’a yakışan fitne ve tefrikadan uzak durmak, toplumu kucaklaştıracak esasları dillendirmek olmalıdır. Dünyevileşme adına inancını zedelememelidir. Fitnede ittifak, toplumları felakete sürükler. Zira: “İnsanların yaptıklarından (fitne çıkarmalarından) dolayı karada ve denizde fesat çıktı…” (Rum/41) buyrulmaktadır.

​İnsanlar bu hususlara riayet ettiklerinde, emin ve sakıncasız yolu bulur, fitnekârlara, tefrika çıkaranlara iltifat etmez ise de toplumda huzur sağlanmış olur. Aksi halde fitne, tefrika partileri karıştırır, aileleri birbirine düşürür, insani münasebetleri kuraklaştırır. Böylece her konuda çöküş başlar, muhabbetler buharlaşır, particilik din haline gelir, sevgi-saygı ortadan kalkar, toplumlar zarar görür, düşmanlıklar ziyadeleşir.

​Onun için insanlar kendilerine ulaşan haberlere hemen inanıp, uymamalı, haberin fitneye mi, tefrikaya mı vesile olacağını araştırmalı, ondan sonra karara varmalıdır. Aksi halde kötülükler toplumları ifsat ederek, çökertir. Bu konuda en çok dikkat edilmesi gereken, siyasilerin ve hâkimlerin konuşmaları ve kararlarıdır. Çünkü onların kahır ekseriyeti fitne ateşini alevlendirmekte, tefrika rüzgârını estirmektedir. Bundan dolayı ülkemizde fitne ve tefrika elan berdevamdır.

​Sonuç olarak Mehmet Akif’in dediği gibi;

​İslam’ı evet tefrika (fitne) kastı kavurdu,

​Kardeş –bilerek, bilmeyerek– kardeşi vurdu.

​Hadisi şerifte belirtildiği gibi; “Hakiki Müslüman elinden ve dilinden Müslümanların selamette kaldığı (zarar görmediği, fitneden uzak duran) kimsedir. (Sahih-i Buhârî) Bugün de ülkemizi perişan eden adaletin siyasallaşması, fitne ve tefrikadır. Bunlardan uzak kalındığında selamet ve saadet avdet edecek, böylece millet nefeslenecektir.

​Rahman ve Rahim,

​Kadir ve Muktedir,

​Gaffar ve Settar olan Allah’a emanet olunuz.

​​Selam doğru yola uyanlara olsun. (Taha/47). Beylerbeyi